13 Mart 2014 Perşembe

Orkinos (Ton Balığı) Nedir?

orkinos-ton-baligiOrkinos (ya da bilinen genel adlandırmayla Ton balığı), uskumrugiller familyasından boyu 6 metreyi, ağırlığı 1 tonu bulabilen türleri olan ışınsal (parlak) yüzgeçli bir balık türüdür.

Tüm Dünyada Çay Efsaneleri ve Gelenekleri

bodhi_dharmaTüm dünyada sudan sonra en çok tüketilen 2. içecek çaydır. Çayın kendiliğinden sahip olduğu özelliklerin dışında, çay ile ilgili efsaneler ve hikayeler vardır.

Çay, “Camellia sinensis” bitkisinin kurutulmuş yapraklarının demlenmesi yoluyla elde edilen bir içecektir. Çay yapraklarının oksidasyon seviyelerine göre 4 çeşit temel çay vardır. Bunlar beyaz çay, yeşil çay,
devamı için : http://www.kotubilgi.com/tum-dunyada-cay-efsaneleri-ve-gelenekleri.html

11 Mart 2014 Salı

Normal Doğumun Avantajları ve Dezavantajları Nelerdir?

normal-dogum

Normal doğum; adı üzerinden olduğu gibi bebeğin normal, vajinal yolla doğurtulma işlemidir. Bu olay doğaldır, yani fizyolojiktir. Normal doğumun hem anne, hemde bebek için bir takım faydaları ve zararları vardır.

devamı için http://www.kotubilgi.com/normal-dogumun-avantajlari-ve-dezavantajlari-nelerdir.html

Tarçının Faydaları Nelerdir?

tarcin-agaciTarçın veya “cinnamomum verum”, yaprak dökmeyen bir ağaçtır. Ağacın kabuğu yaygın olarak kullanılır ve tarçın olarak adlandırılır.

Sri Lanka’da, Lauraceae ailesine özgüdür. Bu küçük ağaç Hindistan, Mısır, Sri Lanka, Brezilya, Endonezya ve Vietnam’da büyür. Ağacın kabuğunun kurutulması ve rulo şeklinde yuvarlanması ile hazırlanan antik bir baharattır. Tarçının sağlık yararları hakkında artan farkındalık dünya genelinde bu baharatı oldukça popüler bir hale getirmiştir. Muazzam kokusu ile tanınan tarçın, Fenikece bir sözcüktür. Bu ağacın kabuğu parça halinde ya da toz haline getirilerek önemli bir aroma maddesi olarak dünyanın çeşitli mutfaklarında kullanılmıştır. Özünün damıtılmasıyla elde edilen yağının ise karakteristik bir kokusu ve keskin bir tadı vardır. Lezzet ve kokusu, oksijen varlığında tarçının içinde bulunan”sinnamaldehit” maddesinin yaşlanması sonucudur.

Kimyasal Bileşimi:

Bu baharat içindeki kimyasal bileşenler öjenol, etil sinnamat, metil kavikol, linalol, sinnamaldehit ve beta-kariyofilendir.

Farklı İsimleri:

Karugapatta, pattai, Lavanga pattai, Kayu Manis, Çin tarçını, kurundu, Korunda, tvak, Dalchini ve qerfa olarak da adlandırılır. Değişik çeşitleri vardır. Cassia çeşidi, Seylan çeşidine göre daha koyu ve serttir.

cinnamonrollSağlığa Faydaları:

Yiyeceklere lezzet katmasının yanında sağlığa bir çok faydaları vardır. Bunlardan bazıları şunlardır;

-Cassia tipi soğuk algınlığı, mide bulantısı ve ishal tedavisi için bir bitkisel ilaç olarak kullanılır. Aynı zamanda enerji seviyelerini ve kan dolaşımını arttırdığına inanılır.

-Diyabet, soğuk algınlığı ve hazımsızlık tedavisi için kullanılan Ayurveda ilaçlarına dahildir. Tarçın tozu bitkisel çay yapmak için kullanılır.

-Kolesterol, trigliserid veya kanda mevcut olan yağ asitlerini düşürür.

-Araştırmalar bu baharatın her bir hapının 1 çay kaşığı tarçın tozuna eşdeğer şekilde etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Bu hapların açlık kan şekerini azaltmada etkili olduğu kanıtlanmıştır.

family-cinnamon-Antifungal ve antibakteriyel özelliklere sahip olduğuna inanılan ve Candida albicans türü mantarların ve mide ülserlerinden sorumlu olan Helicobacter pylori bakterilerinin tedavisinde yaygın olarak kullanılır.

-Cassia türünde kan inceltici etkiye sahip bir bileşik olan doğal kumarin bulunur. Bu kanama bozukluğu olan kişiler için, pıhtılaşmayı önleyici bir ilaç görevi görür.

-Konsantre tarçın yağı aromaterapide bir uçucu yağ olarak kullanılır. Yatıştırıcı etkisi ve kalıcı aroması yıpranmış sinirleri sakinleştirmeye yardımcı olur ve dinlenmeyi sağlar.

-Tarçın aynı zamanda anti-inflamatuar özellikleri ile tanınır. Kızarmış ve işlenmiş gıdaların tüketimi nedeniyle dokuların içlerinde oluşan iltihabı tedavi etmek için kullanılır. Kalp krizi, felç, ateroskleroz ve koroner hastalıkların azaltılması için uygulanan anti-inflamatuar diyetlerin ayrılmaz bir parçasıdır. Bu sayede kalp hastalıklarından korunmayı sağlar.

- Tarçın demir, manganez, kalsiyum ve lif bakımından zengindir. Bu minerallerin kombinasyonu safranın azaltılması ve ortadan kaldırılması için yardımcı olur. Daha sonra kolon hücrelerinde herhangi bir zarar oluşmasını dolayısıyla kolon kanserinin başlamasını önler. Ayrıca irritabl bağırsak sendromu hafifletmeye yardımcı olur.

-Sadece tarçın koklamak bile hafızayı güçlendirmektedir. Belirli görevler için bellek ve performans seviyelerini arttırdığı düşünülmektedir.

-Bu baharatın kabuğu bir çeşni olarak kullanılır. Yoğun çikolatalar ve kekler gibi tatlıların yanı sıra kuzu ve tavuk gibi lezzetli yemeklerin hazırlanmasında kullanılır. Bir katkı maddesi olarak, antioksidan özellikleri sayesinde besinlerin korunmasına yardımcı olur.

-Geleneksel olarak diş çürümesi, ağız kokusu ve diş ağrılarını tedavi etmek için yıllar boyu kullanılmıştır.

Çok yönlü bir baharat olduğundan çok çeşitli şekillerde kullanılabilmektedir. Hatta sindirime yardımcı olmak için doğrudan çiğnenebilir. Bu özel baharatın her evde ve her mutfakta özel bir yeri vardır. Tıbbi özellikleriyle de birleştiğinde tarçın inanılmaz bir baharattır!

10 Mart 2014 Pazartesi

Kış uykusu nedir? Hangi hayvanlar kış uykusuna yatar?

kis-uykusuKış mevsimi yaklaştıkça, hava soğur, günler kısalır, yapraklar renk değiştirir ve yere düşerler, kar toprağın üzerini kaplar. İnsanlar sıcak alışveriş merkezlerinde ihtiyaçlarını alıp, sıcak arabalarında, sıcak evlerine gelirler. Üzerlerine kazaklar, hırkalar giyerler.
devamı için http://www.kotubilgi.com/kis-uykusu-nedir.html

Erkekler eskiden nasıl tıraş oluyorlardı?

tras1991'de Avusturya Alpleri'nde buzullar arasında donmuş bir erkek cesedi bulundu. Şaşırtıcı olan cesedin 5.200 yıl önce yaşamış birine ait olması ve bugüne kadar hemen hemen hiç bozulmadan kalabilmesiydi. 'Alp Çobanı' adı verilen bu cesette dikkat çeken bir başka husus da, yüzünde sakal ve bıyık olmamasıydı.

devamı için http://www.kotubilgi.com/erkekler-eskiden-nasil-tiras-oluyorlardi.html

Eski insanlar tuvaletlerini nasıl yapıyorlardı?

tuvaletİnsanlar tarihlerinde çok uzun bir süre tuvalet kullanmadılar. Başlangıçta hayvanlar nasıl yapıyorlarsa, onlar da öyle yaptılar. İşlerini en yakın çalının dibinde veya bir ırmak kenarında görebiliyorlardı. Ancak toplumlar geliştikçe, köyler, kasabalar ortaya çıktıkça tuvalet ihtiyacını karşılamak için daha uzak mesafelere gitme zorunluluğu doğdu.

devamı için http://www.kotubilgi.com/eski-insanlar-tuvaletlerini-nasil-yapiyorlardi.html

Şemsiyelerin çoğunun rengi niçin siyahtır?

semsiyeŞemsiyeler ilk olarak 3400 yıl önce Mezopotamya'da, bir rütbenin, bir ayrıcalığın sembolü olarak kullanılmaya başlandı. Bu ilk şemsiyeler Mezopotamyalıları yağmurdan değil, yakıcı güneşten korumak için kullanılıyordu.

devamı için http://www.kotubilgi.com/semsiyelerin-cogunun-rengi-nicin-siyahtir.html

5 Mart 2014 Çarşamba

Telefon şehir kodları nasıl veriliyor?

telefon-koduTürkiye'deki telefon şehir kodları listesine bakarsanız, birbirine komşu şehirlerin kodlarının çok farklı, kod numaraları yakın olan şehirlerin ise birbirlerinden çok uzak olduklarını görürsünüz.
Bunun nedeni, kod sisteminin tuşlu telefonlar yaygınlaşmadan önce kadranlı telefonlara göre kurulmuş olmasıdır.
devamı için: http://www.kotubilgi.com/telefon-sehir-kodlari-nasil-veriliyor.html

Her derde deva 12 karışım!

her-derde-deva-12-karisim--4038108

Sağlıklı kalmak ve formunuzu korumak istiyorsanız bu tarifleri deneyin!


1. Havuç + Zencefil: Bağışıklık sistemini güçlendirir.
2. Elma + Salatalık + Kereviz : Kanseri önler, kolesterole iyi gelir, hazımsızlığa karşı etkilidir, baş ağrısını geçirir.

devamı için http://www.kotubilgi.com/her-derde-deva-12-karisim.html

3 Mart 2014 Pazartesi

Bira içenler niçin sık sık tuvalete giderler?

beer-biraBira, insanlığın en eski ve en güzel içeceklerinden biridir. Ama bu güzel içkinin küçük bir kusuru vardır. İki bardağı bitirene kadar en az iki kere de tuvalete gitmek zorunda kalınır. Neredeyse içilen bira kadarı tuvalete bırakılıp, gidilir.

Aslında bu olayın biranın sıvı kısmı ile pek alakası yoktur. Bira içince tuvalete gitme ihtiyacını hissettiren 'antidiuretic' denilen bir hormondur. Biz buna kısaca 'ADH' diyeceğiz. Vücudumuzda üretilen bu hormon idrar miktarını ayarlar ve doğrudan olmasa da kanımızdaki su miktarını etkiler.

Susuz kaldığımız zaman 'ADH' böbreklerimize sinyal gönderip idrar üretimini durdurtur. Böylece su harcaması kesilerek kanımızdaki su miktarı korunur ve plazmadaki tuz miktarının yükselmesine mani olunur. Yani 'ADH' vücudumuzdaki su ve tuz miktarını dengeleyen, koruyucu bir işlev görür.

Halk arasında idrar söktürücü adı da verilen bazı maddeler 'ADH'nin salgılanmasına mani olur. Bu durumda böbrekler idrar üretip üretmeyeceklerine karar veremezler ve sonunda üretmeye devam ederler. Mevcut dengenin bozulduğunu bilmeden suyu dışarı atarlar, insanı tuvalete gitmeye mecbur bırakırlar ve vücudun kurumasına sebep olurlar.

Vücudumuzdaki bu hormonu en çok etkileyen maddelerden biri de alkoldür. Birayı bolca içince, içindeki alkol nedeni ile 'ADH'den sinyal de gelmeyince böbrekler fazla mesai yaparak vücuttaki suyu idrar haline getirirler. Tabii biranın sıvı kısmının da buna katkısı vardır, ama aynı sürede, aynı miktarda su içildiğinde bu kadar tuvalet ihtiyacı duyulmaz.

Aslında aynı durum tüm alkollü içeceklerde de geçerlidir. İçilme zamanı ve miktarı biraya eşdeğer olduğunda aynı etki onlarda da görülür. Bu hormonu etkileyen bir diğer önemli madde de kafeindir. Kahve ile birlikte yeterli kafein alındığında 'ADH' salgılanması durur ve böbrekler idrar üretmeye devam eder.

Görüldüğü gibi içki içmenin sonuçlarından birisi de vücudun kurumasıdır. Buna karşı vücutta susama ile birlikte acıkma duyusu da uyarılır. Kaybedilen suya karşı gece yarısı yemek yeme ihtiyacı duyulur. Durum buna uygun değilse sabah kalkıldığında bir sürahi su içilir.

Biber neden acıdır?

kirmizi-biberBiber acı değildir. Acı, tatlının tersidir ve acıya örnek olarak kininin veya greyfurdun tadı gösterilebilir. Biber acı değil yakıcıdır. Bunun tersi ise serinletici olup, buna da örnek olarak nane veya mentol gösterilebilir.

Biberin yakıcılığı, içinde bulunan kapsaisin adı verilen bir tür bileşikten kaynaklanır. Bu maddenin büyük bir kısmı, biberin etli kısmında ve tohumlarında bulunur. Bu nedenle ucu pek yakıcı olmayan biberin, yenildikçe yakıcılığı daha çok hissedilir.
devamı için http://www.kotubilgi.com/biber-neden-acidir.html

Arabalarda hava yastıkları nasıl çalışıyor?

hava-yastigiHava yastıkları 80'li yılların başında ortaya çıktıklarından beri binlerce hayatı kurtarmışlardır. Aslında hava yastıkları İkinci Dünya Savaşı sırasında uçakların yere çakılmalarında bir önlem olarak tasarlanmış ve ilk patent o zamanlarda alınmıştı.

Hava yastıklarının arabalara uygulanmasında birçok problemle karşılaşıldı. Basınçlı havanın araba içinde muhafazası, süratle şişmenin sağlanması, ani şişme sırasında yastığın patlamasının veya kişiye zarar vermesinin önlenmesi
devamı için: http://www.kotubilgi.com/arabalarda-hava-yastiklari-nasil-calisiyor.html

Floresan lambalar niçin daha ekonomiktir?

Floresan-lambaFloresan lambalar ilk olarak 1939 yılında, NewYork Dünya Fuarı'nda 'General Electric' tarafından sergilendi. Amerikan evlerinin elektrikle aydınlatılmasından yaklaşık 60 sene sonra ortaya çıkan floresan lambanın bilinen ampul ile savaşı günümüze kadar sürdü.

Aynı evin içinde banyoda yumuşak ışığı ile floresan galip gelebilirken, yatak odasında mücadeleyi romantik ışığı ile ampul kazandı. Uzun mücadele sonunda zafer floresanın oldu. Bunun esas sebebi ise evlerdeki tercihin değişmesi değil, elektrik giderlerinin azaltılması gereken yoğun yaşamın olduğu işyerleri ve okullardı.

18 Watt'lık bir floresan lamba, 75 Watt'lık bir ampul kadar ışık verebilir. Yani floresanlar daha az enerji harcayıp, daha çok ışık verirler, yaklaşık yüzde 75 enerji tasarrufu sağlarlar. Piyasa satış fiyatları daha yüksektir ama en az on misli daha uzun ömre sahiptirler. Işık tek bir noktadan değil de tüpün her tarafından geldiği için daha fazla dağılır. Mavimsi ışıkları daha yumuşaktır ve gözleri yormaz.

Floresan lambalarda, elektrik düğmesine basıldığında, transformerden geçen elektrik, tüpün bir ucundaki elektrottan diğerine bir ark oluşturur. Bu arkın enerjisi tüpün içindeki cıvayı buharlaştırır. Bu buhar elektrik yüklenerek gözle görülmeyen ültraviyole ışınları saçmaya başlar. Bu ışınlar da tüpün iç yüzeyine kaplanmış olan fosfor tozlarına çarparak görülen parlak ışığı oluşturur.

Floresan lambalar ilk açılışları sırasında çok elektrik çekerler. Halbuki bu miktarda enerjiyi bir saatlik açık durumda ancak harcarlar. Ayrıca çok sık açıp kapama ile ömürleri de kısalır. Örneğin tipik bir floresan lamba devamlı açık bırakıldığında 50.000 saat çalışabilir. Üç saatlik aralarla kapanıp açıldığında ömrü 20.000 saate düşer. Sonuç olarak floresan lambaları bir saat sonra açacaksanız hiç kapatmamanız daha ekonomik olabilir. Normal ampullerde açıp kapamanın ciddi bir etkisi yoktur.

Bazı insanların floresan tipi ışıklara duyarlıkları vardır. Aslında ayırt edemeyiz ama floresanın ültraviyole içeren arkı saniyede 120 kez çakar. Işığın bu frekansı bazı insanlarda migren denilen baş ağrıları yaratabilir. Bu titreşimleri lambaya doğrudan baktığınızda göremezsiniz ama gözünüzün köşesinden baktığınızda görebilirsiniz.

Evlerdeki çiçekler genellikle yeşil yapraklı olup, ışığın kırmızı ve mavi kısmını absorbe ederler. Mavi onlar için özellikle önemlidir. Ampul ışığında mavi renk çok azdır. Bu nedenle evdeki çiçekler için floresan lambalar daha faydalıdır.

28 Şubat 2014 Cuma

PayPal Nedir?

paypal-lgPaypal bir internet bankacılık hizmetidir. Sanal dünyada güvenli bir şekilde para transferini gerçekleştirmek ve klasik bankalar gibi gelir elde etmek amaçlı kurulmuş bir internet kuruluşudur. PayPal hesabı aldığınız dairde hesabınızdan banka hesabınıza para aktarımı, bankadan PayPal hesabınıza para aktarımı ve 2 paypal hesabı arasında para transferini sağlar
devamı için : http://www.kotubilgi.com/paypal-nedir.html

Bios Sesli Hata Mesajları

biosNormal bir boot işlemi esnasında sizin düğmeye basmanızla birlikte önce bilgisayarın bütün bileşenlerine güç verilir, ekran kartınız hemen kendi reklamını yapar ve POST ekranına gelirsiniz. Burada, anakartınız “Aabi bakalım bana neler takılıymış” havalarında bütün bileşenleri ufak bir teste tabi tutar. Size bu sırada ekranda işlemcinizin hızı, ram miktarınız gibi bazı bilgiler verilir. İşletim sisteminin yüklenmeye başlamasından hemen önce ekrana (eğer ben yeterince hızlıyım diyorsanız Pause tuşuna basarak istediğiniz kadar seyredebileceğiniz) bir tablo gelir. Bu tabloda kabaca POST işleminin sonuçlarını görürsünüz diyebiliriz. Peki ya normal bir boot gerçekleşmezse?

Bilgisayarın başlamasını engelleyecek herhangi bir hatada ya sesli ya da POST hata mesajları alırsınız. İyimser olmanın bir alemi yok. Dolandırmadan söyleyeceğim. Sesli hata mesajları genellikle ölümcül, POST mesajları ise genellikle uyarı niteliğindedir. Genellikle diyorum çünkü, ekran kartı arızasını işaret eden bir sesli hat mesajı sadece ekran kartınızın yerinden oynamasıyla da ortaya çıkabilir.

Sesli Hata Mesajları

devamı için: http://www.kotubilgi.com/bios-sesli-hata-mesajlari.html

Linux işletim sistemi nasıl kaldırılır? (MBR, fixmbr, grub, lilo)

linuxLinux’e yeni geçen kullanıcılar genelde aşama aşama olgunlaşıyor, bu aşamalırın ilki işletim sistemini yüklerken yaşanan heyecan ile ilgili, ya eski verilerim giderse, ya windows silinirse, bu gibi korkularla olgunlaşan bir süreç bu nedenle windowsun kurulu olduğu sabit diskin kablosunu çeken kullanıcılar görmek mümkün, ikinci aşama yüklediken sonra yaşanıyor, ben nerdeyim veya ben kimim sendromu, bu C:/ ararken bulamamakla ilgili bir durum, bir yabancılık çekiyor kullanıcılar, bu nedenle arayüz yeterli olsa da alışkanlıklarından kolay vazgeçemiyorlar ve hazır windows kuruluyken linux’e gerek yok deyip, windowsa geçiyorlar.
devamı için:
http://www.kotubilgi.com/linux-isletim-sistemi-nasil-kaldirilir-mbr-fixmbr-grub-lilo.html

27 Şubat 2014 Perşembe

E, G , 2G, 3G, 4G, H, H+ ve GPRS, EDGE, UMTS, LTE nedir?

replika-telefonCep telefonu ya da tabletle internete bağlanıyorsanız şu başlıkta bulunan harf yada kelimelerden herhangi birini ekranda görmüş ya da pek çok yerde yazıldığını, konuşulduğunu duymuşsunuzdur. Şimdi bunları basitçe açıklayalım ve ortadaki karışıklığı kaldıralım.

Parantez içindeki hızlar sırayla İndirme/Download-Gönderme/Upload olarak belirtilmiş ve D-U olarak kısaltılmıştır.

GSM ağını kullananlar, 2.Jenerasyon olarak kabul edilir.

G : (D:53,6 Kbit/s – U:26,8 Kbit/s)GPRS‘in kısaltmasıdır. GPRS açılımıGeneral Packet Radio Service dir.

devamı için
http://www.kotubilgi.com/e-g-2g-3g-4g-h-h-ve-gprs-edge-umts-lte-nedir.html

26 Şubat 2014 Çarşamba

Yumurtanın taze olduğunu nasıl anlarsınız?

yumurtanin-taze-oldugunu-nasil-anlarsinizYumurtaların taze olduğunu anlamak için bir kaseye 4-5 parmak yüksekliğinde su koyun. Yumurtaları suyun içine bırakın. Yumurtalar dibe batıyorsa taze demektir. Eğer suyun üzerinde yüzüyorsa yumurtalarınız eskimiş demektir ve kullanmamanızı öneririz.

25 Şubat 2014 Salı

Ütünün icadı

komurlu-utuHenry W. Seely (ABD) ilk defa ütünün taban kısmını ısıtmak için Elektrik kullandı ve 1882 de elektrikli ütüyü icat etmiş oldu.Ütü iki karbon tabaka arasında kalan elektrik arkı sayesinde ısıtılıyordu.

1883 yılında ütüyü kablosuz hale getirip daha güvenli bir hale getirdi. Çalışma sistemi günümüzdeki sistemle çok benzerdi. kablonun prize takılması ve ısıtılması gerekiyor,

devamı için:
http://www.kotubilgi.com/utunun-icadi.html

24 Şubat 2014 Pazartesi

Naylonun icadı

naylon-posetNaylon Amerikan kimya şirketi E.İ. du Pont de Neumors’da Dr. Wallace Carothers başkanlığında bir araştırma ekibi tarafından üretildi ve 16 Şubat 1937′de patenti alındı. Ticari olarak üretilen ilk naylon ürün ise.”diş fırçası kılı” dır. Du Pont şirketinin New Jersey’deki Arlington tesislerinde 24 Şubat 1938 günü ilk parti ürün alındı. “İlk naylon iplik” de aynı şirketin Seaford’daki fabrikasında 15 Aralık 1939′da elde edildi ve çorap yapımında kullanıldı.
devamı için
http://www.kotubilgi.com/naylonun-icadi.html

Kilidin icadı

kilitAnahtar ve kilidin icadı için M.Ö. 2000 yılına baktığımızda Mısırlıların ilk kilitleri kullandığı görülür. Mısırlıların kullandığı bu kilitler ahşap olup oldukta büyük boyuttadırlar.

İlk kilitlerin çalışma makenizması şöyledir: Sürgü üzerindeki deliklere pimlerin girmesi ile kilitleme sağlanırken, pimleri boşa çıkaran t anahtar sistemiyle de kilidin açılması temin edilir.

devamı için
http://www.kotubilgi.com/kilidin-icadi.html

21 Şubat 2014 Cuma

Artık Hastanede Kanınızı Robotlar Alacak

kan-alan-robotHerhalde çoğumuz hayatında bir kez de olsa kan aldırmıştır. Herkesin bildiği gibi hemşire ya da doktor kolunuza turnike yaparak kolunuzdaki damarı bulur ve oraya iğneyi batırarak kanınızdan birkaç alır. İşte bazen bu işe hemşire kolunuzda damarı bulamadığından o kadar ıstıraplı olur ki, sonunda delik deşik bir kolunuz olur. Bazen yapılan ilaç denemelerinde bir günde defalarca kanınız alınabilir. Bazen de hastaların damarları gerçekten belli olmadığından kal almak zorlaşabilir. İşte kanınızı yüksek doğrulukla alan bu kan alma robotu derdinize çare olabilir.
devamı için
http://www.kotubilgi.com/artik-hastanede-kaninizi-robotlar-alacak.html

GENİŞ KALÇALARI ERİTMEK İÇİN İKİ ALTIN KURAL

kalça-yağları-nasıl-erirKalçaları Eritmek İstiyorsanız Dikkat Etmeniz Gereken İki Nokta

Kalça yağları geniş kalçalı kadınlar için başlı başına bir sorun. Ne kadar diyet ya da spor yaparsanız yapın ne kadar kilo verirseniz verin kalçalarda ki yağları eritmek zor hatta neredeyse  imkansızdır. Geniş kalçaları eritmek için öncelikle bir uzman eğitmenlerden yardım alarak,   planlı bir egzersiz programı uygulanmalıdır.
devamı için
http://www.kotubilgi.com/artik-hastanede-kaninizi-robotlar-alacak.html

Erkekler Gerçekten Sever mi?

erkekler-aşık-olur-muYapılan araştırmalara göre kadınlar gibi erkeklerin % 65 i ilk görüşte aşka inanıyor. Çünkü erkekler,  ilk bakışta güzellik kadar hayatını paylaşacakları ve mutlu olacaklarına inandıkları daha da önemlisi her konuda konuşabildiği ve onu anlayacağına inandıkları kadınları sevmeyi tercih ediyorlar.

devamı için
http://www.kotubilgi.com/erkekler-gercekten-sever-mi.html

İnsan Beyni Rüyaları Neden Hatırlar ?

rüya-hatırlamaBilim dünyasında insanların neden rüya gördüğü gizemini koruya dursun, yeni yapılan bir araştırma gördüğü rüyaları düzenli olarak hatırlayanlarla, nadiren hatırlayanlar arasındaki farkı ortaya koydu. Ocak 2013’ de Cerebral Cortex dergisinde yayınlanan araştırmada “iyi rüya hatırlayanların” beyinlerinin  “rüyalarını az hatırlayanlara “ göre uyku halinde beyinlerinin iki  kat daha uyanık olduğunu gösterdi.
devamı için
http://www.kotubilgi.com/insan-beyni-ruyalari-neden-hatirlar.html

Sezaryen Mi? Yoksa Normal Doğum Mu?

hamilelikte-platesHerşeyin doğal olanı taraftarı olmak elbetteki en mantıklı yoldur. Ancak öyle durumlar vardır ki doğal olmayanı seçmek yapabileceğimiz en doğru şey haline gelir.

Bebeğini dokuz ay karnında taşıyacak olan sevgili anne adaylarına, bu heyecan dolu bekleyiş sürecinde karar vermelerini kolaylaştıracak birkaç ipuçları ile yardımcı olmaya çalışacağız..

Doğum sonrası hastanede kalma süreleri göz önüne alındığında normal doğumda annenin hastanede kalma süresi sezeryanla doğum yapan annelerin hastanede kalma sürelerinden daha kısa olmaktadır.

Sırayla diğer durumlardan bahsedilecek olunursa, eğer şartlar uygun, herşey normal seyrinde ilerliyorsa bebeğin kilosu fazla değilse(4,5 kilo ve üstü), doğum esnasında bebeğin kalp atışları düşmüyorsa normal doğum tercih edilmelidir. Bu ve benzeri sebepler söz konusu değilse doğal yolu tercih etmek daha makul olacaktır. Bunun bir  avantajı da tekrar hamile kalma olasılığıdır.  Birden fazla çocuğa sahip olmak isteyen ebeveynlerin dilediğince çocuk sahibi olma ihtimali normal doğumla sezeryana oranla yüksek olup sezeryanda daha fazla çocuk sahibi olma ihtimali sınırlı kalmaktadır. Elbetteki bu aşamalarda doktorunuzun tavsiyelerine de kulak vermeniz son derece önemlidir.

Sezeryan ile anne adayının doğum gerçekleştikten sonra kendini toparlama, kilolarından kurtulup eski formuna geri dönme süresi normal doğuma oranla sınırlı ve uzun sürelidir. Elbetteki düzenli, yerinde beslenme alışkanlıkları ve uyku düzenini dengeye oturtan ve spora yeterli şekilde önem veren annelerin vücudunu toplama ve kendini eskisi kadar dinç hissetme durumu süreyi kısaltacaktır.

Genellikle anne adaylarının büyük korkusu haline gelmiştir normal doğum.. Korkmayın.. Eğer bu konuda kendinizi bilinçlendirir ve normal doğumun faydalarını göz önüne alırsanız korku yerini, “normal doğum yapmak istiyorum” sonucuna bırakacaktır.

Hamilelik döneminde tekrar hatırlatmak gerekir ki doktorunuzla iletişimi güçlü tutmalı ve sürekli diyalog halinde olmalısınız. Böylelikle hamileliğinizin her adımını içiniz rahat ve sağlıklı bir şekilde geçirmiş, yaşanabilecek ufak sorunların önlemini en baştan almış olursunuz.

Tercihiniz ne olursa olsun, ister sezaryenle doğum yapın isterseniz normal doğum tercih edin, hamilelikte dikkat etmeniz gerekenlerin üzerine eğilmelisiniz. Yediklerinize, ağır kaldırmamaya özen göstermeli, bebeğinize zarar verecek her türlü durumdan kaçınmalısınız.

Bu konuda söylemek istediklerinizi ve deneyimlerinizi bizimle paylaşın.. Sizin gibi diğer anne adayları ve anneler paylaşımlarınızdan mutluluk duyacaklardır. Sevgiyle ve sağlıkla kalın..

BİLİM ADAMLARI HAMAM BÖCEKLERİNİ KİNECT SENSÖRLE YÖNLENDİRMEYİBAŞARDILAR

hamam-bocegi-1Kuzey Carolina Eyalet Üniversitesi’ nden XBOX Kinect sensörü teknolojisini kullanarak, hamam böceklerini bilgisayarla otomatik olarak kontrol etmeyi başardı. Bilim adamları bu teknolojiyi kullanarak , hamam böceklerinin belli bir yolda ilerlemesini sağlayarak çöken binalarda kullanmayı düşünüyor.
devam için :
http://www.kotubilgi.com/bilim-adamlari-hamam-boceklerini-kinect-sensorle-yonlendirmeyi-basardilar.html

Mide Ağrısı için Lifli Besinler Tüketin

lifli-besinlerLifli besinlerin vücuda olan faydası oldukça yüksek.. Buna rağmen insanların çoğu çocukluktan başlayan ve yetişkinlik döneminde de süregelen şekilde çok az lifli besin tüketme eğilimindedirler. Oysaki vücudun alması gereken lif miktarı kadar lifli besin tüketimi, kolestrolü dengede tutar hatta düşürebilir, kan şekeri seviyesinde de sabitlik sağlamaya yardımcı olur. Günlük alınması gereken lif miktarı düşünüldüğünde vücut ne kadar lifli besinlere ihtiyaç duyuyor sorusu bizi cinsiyet ve yaş faktörüne götürür.

Vücut için zararlı olan besinleri hepimiz az çok tahmin edebiliriz değil mi.. Daha az fast-food daha fazla sebze ve meyve tüketimi.. Tabi mevsimine göre.. Tuz ve şekerin fazlasından kaçınmanız gerek.. Bunun yerine kalp dostu, vücuda faydalı besinler tüketmelsiniz..

Lifli gıdalar, sindirim esnasında gıdaların parçalanmasını sağlayan hidroklorik asidi kontrol altında tutar.. Tam tahıllı besinleri unutmayın.. Buğday, çavdar, yulaf gibi besinler tüketmeye özen gösterin.. Brüksel lahanası, havuç gibi sebzeler lifli besinlerdir, lütfen sevmesenizde yemeye çalışın.. Lifli besinler kalp krizi riskini ciddi boyutta düşürüyor.

Lifli besinler, iç organlarınızı güçlendirerek  onların daha işlevsel çalışmasına katkıda bulunuyor.. Çözünebilir lifler, kandaki kötü kolestrolü düşürmekle beraber, çözünemeyen lifler ise; mideyi ve bağırsakları güçlendiriyor.

Görüldüğü üzere lifli besinlerin faydası saymakla bitmiyor.. Günlük ihtiyacınız kadar lifli besin tükettiğinizde kendinizi daha sağlıklı hisssedeceksiniz, ve organlarınıza güç vereceksiniz..

Mide ağrısını hafifletmek mideyi sakinleştirmek için tüketeceğiniz besin grupları daha çok lifli besinler olmalı ki hem vücudunuza zarar vermemeli hem de ağrınızı dindirmeli.. Mide ağrısı geçene kadar ağır besinlerden uzak durmalı, daha çok hafif besinler tüketmelisiniz.. İhtiyacınız olansa lifli besinlerin içerisinde mevcut.. Midenizi yormayacak besinler ağrınızı daha kısa sürede geçirecektir. Yemek lokmalarını hızla değil, iyice çiğnedikten sonra yutmakta midenizin işini kolaylaştıracak yöntemlerden bir tanesi.. Mide ağrınız geçene kadar süt ve süt ürünleri tüketilmemesi de tavsiye olunuyor. Çünkü bazı bünyelerin süt ve süt ürünlerine karşı duyarlılığı işi zorlaştırabileceği gibi gaz yaparak kişinin daha fazla ağrı çekmesine de sebep olabiliyor. Bu faktörlere dikkat ettiğiniz taktirde gene de bir iyileşme sağlayamıyor ve ciddi bir durumdan endişeleniyorsanız bir hekim yardımı almalısınız..

Dudak Çatlamalarına Son

dudakÖzellikle soğuk kış aylarında başımıza gelen, can acıtıcı bir durumdur dudak çatlamaları.. Hem kuruluğunun hem de gerginliğinin sonraki aşaması çatlamaya ve ufak yaralara sebep olabilir. Bu durumda dudak estetiğinizi ister istemez etkileyecektir.  Kimi zaman sebebini bulamadığımız durumlarda bir bakmışız ki dudaklarımız çatlamış ve bizi rahatsız ediyor. Bazen iste soğuk aldığımız gribal enfeksiyon durumlarda karşımıza çıkar.
devamı için :
http://www.kotubilgi.com/dudak-catlamalarina-son.html

20 Şubat 2014 Perşembe

İlk Yoğurt nasıl oluştu?

yogurtSütten ürettiğimiz besinlerden biri de yoğurttur. Yoğurt, süt proteinlerinin fermentasyonla çökelmesi sonucu oluşan pıhtıdan ibarettir.

Genelilikle kaynatılıp ılık hale getirilen süte az miktarda eski yoğurdun eklenmesiyle yapılır. Ilık olan sütün ortasına, daha önceden ayrılmış ve suyla karıştırılarak inceltiimiş bir miktar yoğurt yavaş yavaş eklenir. Üzeri kapatılır ve soğumaya alınır.
devamı için:
http://www.kotubilgi.com/ilk-yogurt-nasil-olustu.html

19 Şubat 2014 Çarşamba

İlk Kağıt para nasıl çıktı

kagit-para-1Lidyalılar zamanında icat edilen para, ister madeni İster banknot olsun, İnsan hayatına damgasını vuran en önemli sembollerden biri


Para kağıt icat edilmeden önce, deniz kabuğundan kıymetlii metallere kadar çeşitli mallar değişim aracı olarak kullanıldı. Tarihteki ilk madeni para basımı I.Ö. VII. yy’ da Anadolu’ da Lidyalılar tarafından gerçekleştirildi.
devamı için
http://www.kotubilgi.com/ilk-kagit-para-nasil-cikti.html

Gebelikte Alınacak Vitamin-Mineraller

gebelikte-mineral-vitaminBu besin grupları enerji vermezler ancak temel besin gruplarındandır. Bütün vitaminler ve mineraller vücutta birçok sürecin meydana gelebilmesi için etkin rol oynamaktadırlar.   Vücudumuz tarafından üretilemezler. Bebeğin gelişimi ve büyümesi için gereklidirler. Gebelik yetersiz ve dengesiz beslenme vb. nedenlerle vitamin – mineral yetersizliği ile sıklıkla karşılaşılabilir. Vitamin mineral yetersizliği annede
devamı için:
http://www.kotubilgi.com/gebelikte-alinacak-vitamin-mineraller.html

Hamilelikte Önerilen Besin Grupları neler?

hamilelikte-beslenme1- SÜT YOĞURT GRUBU:

Gebelik döneminde tüketilmesi gerekenler Süt, yoğurt, kefir, probiyotik yoğurt, ayran, peynir. Bu besinler protein, kalsiyum, fosfor, B2 vitamini, B12 vitamini, A vitamini olmak üzere besinsel olarak oldukça zenginlerdir.

2- ET GRUBU:

Bu grupta

Hayvansal kaynaklar: Et, balık, tavuk, hindi, yumurta, peynir bulunur

Bitkisel kaynaklar: Kurufasulye, mercimek, nohut, bezelye, ceviz, fındık,

Et grubu protein, demir, çinko, fosfor, magnezyum, B6, B12, B1, A vitamini ve bitkisel protein kaynakları olarak posa içerirler.

3-SEBZE VE MEYVE GRUBU:

Gebelik döneminde alınacak olan sebze ve meyveler Vitamin, mineral ve posa açısından oldukça zengindirler. Antioksidan özelliklerinin yanı sıra kalsiyum, demir, magnezyum, folik asit, A, C, E, B2 vitamini açısından sağlıklı beslenmeye destek sağlarlar.

4- TAHIL GRUBU:

Tahıl ve tahıl ürünleri olarak değerlendirdiğimiz, un, bulgur, pirinç, mısır, çavdar, yulaf, gevrek, ekmek, unlu çorbalar vb. içerir. Özellikle B 1, B12 ve diğer B grubu vitaminler açısından zengin olan tahıllar ayrıca posa ve mineraller açısından da zengindirler.

YAĞ – ŞEKER:

Bu gruptaki yiyecekler vücuda enerji sağlarlar. Bitkisel sıvı yağlar, tereyağı vb. reçel, bal Pekmez, şeker gibi yiyeceklerle ve diğer besinlerle görmeden aldığımız yağ ve şekerler olarak değerlendirebiliriz. Enerji açığını kapatmak, tat vermek amaçlı kullanılmalarının yanı sıra özellikle bitkisel sıvı yağlar E vitamini ve Omega 3 kaynağı olarak kullanılabilmektedir.

GEBELER İÇİN ÖNERİLEN 1 GÜNLÜK BESİN GRUPLARI MİKTARLARI:

ET GRUBU                                                                       3 Porsiyon

SÜT GRUBU                                                                    3-4 Porsiyon

MEYVE-SEBZE GRUBU                                             4- 6 Porsiyon

TAHIL GRUBU                                                              5-8 Porsiyon

YAĞ – ŞEKER                                                                 30-35 GR

Gebelikte zayıflayabilir miyim?

Anne adaylarının en çok merak ettiği konulardan biri de gebelik sürecinde kilo verilip verilemeyeceğidir. Bu özel durum sağlık durumunu tehdit ediyorsa mutlaka doktor ve diyetisyen ( Belenme ve diyet uzmanı ) tarafından değerlendirilmelidir. Ancak gebelikte kilo verme sağlıklı bir uygulama değildir. Gebeliğin son 3 ayında ise bebeğin zeka gelişimi açısından çok önemli bir süreç olduğu için kilo problemi ne seviyede olursa olsun ZAYIFLAMA PROGRAMI UYGULANMAMALIDIR.

Kilo artışı nasıl olmalıdır ?

  • 1. trimesterde                                       1-1,5 kg



  • 2. ve 3. trimesterde                            5kg/hafta


Çoğul gebeliklerde ağırlık kazancı (kg)

İkiz gebelik………………….18–20

Üçüz gebelik…………………22-27

Gebelik sürecinde yeterli kilo kazanmama anne adayının sağlığını da tehdit etmektedir. Gebelik döneminde düşük kilo kazanımının anne adayları arasında oldukça üzerinde durulan ve talep edilen bir konu haline geldiği görülmektedir. Doğum sonrasında, gebelik sürecinde kazanılan kiloların verilemeyeceği gibi bir endişe anneleri gebelikte düşük kilo kazanmaya itmektedir. Düşük kilo ile
gebelik bu bebeklerin de ileriki dönemlerde kalp-damar hastalıkları, Tip 2 Diyabet ve tansiyon hastalığı gibi kronik hastalıklara yakalanma risklerinin daha yüksek olduğunu göstermektedir.

18 Şubat 2014 Salı

Mezarlar ve Tarihteki Gelişimi

yunan-mezariMezarların doğuşu, insanların ölümü ve insanların ölümden sonraki hayatına inanması gibi etkenler etkili olmuştur. Gerek insanların mezarıyla birlikte gömüldüğü araç gereçler, gerekse inançlarına bağlı olması, insan hayatının içinde ne kadar önemli olduğunun bir kanıtıdır.

Buzdolabının İcadı, Bulaşık Makinesinin İcadı, Çamaşır Makinesinin İcadı, Dikiş Makinesinin İcadı, Elektrikli Süpürgenin İcadı

BUZDOLABI: Karl Linde ilk elektrikli buzdolabını yapay olarak 1877′de yapmayı başardı. Fakat bu buzdolabı aslında yiyeceklerin bozulmaması için soğuk ortamın gerekliliğinin ispatı niteliğindeydi. Çünkü bu haliyle kullanılabilir bir yapıdan oldukça uzaktı. Linde’ nin cihazı, yiyecek kabininin arkasına freon gazı yerine metil ether gibi son derece patlayıcı bir gazpompalıyordu. Güvenlik endişesi sebebiyle pek kullanılamadı. Sonraki yıllarda ise, freon gazı kullanılan ilk buzdolabını Balzer Von Platen ve Carl Munters birlikte tasardı.

BULAŞIK MAKİNESİ: 19. yüzyılın sonlarında birçok kadın araştırmacı bulaşık yıkayacak bir makina yapabilmek için değişik fikirler öne sürüyordu. Ancak ilk patent 1885′te Josephine G. Cochran tarafından alındı ve 1889’ da tarihin ilk elektrikle çalışan ilk bulaşık makinesini yapmayı başardı. Sistemi çok basitti: Alt kısımda yeralan iki silindir ile pompalanan su vesabun, makinanın içinde bulaşıkların dizildiği raflara pompalanıyordu. Daha sonra yenidenpompalanmak üzere emici silindirler bu suyu çekiyordu. Evlerde kullanılmak üzere üretilen makinalar, yan taraflarında bulunan kol yardımı ile çalıştırılıyordu. Daha büyük ihtiyaç görülen işyerlerinde ise buhar gücünden faydalanılıyordu. Sonraki yıllarda ise, sistem daha da geliştirilerek günümüzdeki halini almıştır.

ÇAMAŞIR MAKİNESİ: 1906’ da Ala Fischer, ilk çamaşır makinesini icat etti. Makinenin içine yatay olarak yerleştirilmiş metal tamburlara kirli çamaşırlar konuluyordu. Tambur, elektrik-motoru-nedir-nasil-calisir/” title=”" >elektrik motoru yardımıyla döndürülüyor ve hareket sırasında çamaşırlar sürekli suyla temas ederek temizlenmiş oluyordu. Bu sistem günümüzde kullanılan otomatik çamaşır makinesinin de temelini oluşturmaktadır. İlk kurutuculu çamaşır makinesi ise 1924’ te yapıldı. Çamaşır makineleri bu tarihten itibaren sürekli gelişerek günümüzdeki halini aldı.

DİKİŞ MAKİNESİ: 1830’ da Barthelemy Thimonnier ilk dikiş makinesini icat etti. Makinede ayak pedalıyla döndürülen bir tekerlek, iğneyi kaldırıp indiriyordu. O dönemlerde pek çok terzi, işini kaybedeceğinden korkup bu makinelerin 80 tanesini tahrip etmişti. Daha sonradikiş makinelerinin elektrik-motoru-nedir-nasil-calisir/” title=”" >elektrik motoru kullanan ve çok daha hassas modelleri geliştirilmiştir.

ELEKTRİKLİ SÜPÜRGE: 1901’ de Hubert Booth tarafından ilk elektrikli süpürgeyi icat edildi. Booth’ un elektrikli süpürgesi öylesine büyüktü ki atlı bir arabayla çekilmesi gerekiyordu. Fakat süpürgenin performansından herkes etkilenmişti; öyle ki İngiliz Kralı VII. Edward taç giyme töreninden önce salondaki halının bu süpürge ile temizlenmesini istemişti. Booth bu icadın ardından British Vacuum Company adlı bir şirket kurdu(1901). Bu alet yakıtla çalışıyor ve taşıması oldukça zahmetli oluyordu. At arabaları sayesinde taşınan bu alet işçiler tarafından kullanılırdı. Pencerelerden uzatılan bir hortum sayesinde evlerin içinde temizlik yapılabiliyordu. Bu icat çok başarılı olmuştu ve çok iş yaptı.

16 Şubat 2014 Pazar

Yazının Bulunuşu, Takvimin Bulunuşu, Matbaanın Bulunuşu, Mürekkebin Bulunuşu, Paranın Bulunuşu

Yazı: Genel olarak yazının milattan önce 3500′lü yıllarda Sümerler tarafından bulunduğu bilinir. Fakat şu an geçerli olan daha güncel bir düşünce, yazının Mısırlılar tarafından da bulunduğu yönünde. Yani yenilikçi bazı tarihçilere göre, yazının Sümerler ve Mısırlılar tarafından aynı zamanlarda birbirlerinden habersiz olarak bulunduğu düşünülüyor.

Takvim: Evrende bizim için en önemli iki astronomik hadise güneş ve ayın hareketleridir. Takvimler de bu önemli astronomik hadiselere göre ayarlanırlar. Bugün kullandığımız Gregoryen takvimini, M.Ö. 45 yılında Sezar hazırlamış. Bu takvimin başlangıcı da Cleopatra ile ilk buluşma tarihleriymiş. Fakat bu takvim 128 yılda bir 1 gün attığından kullanım olarak pek mantıklı değildi. Daha sonra çeşitli düzenlemelerle kullanımda da pratiklik sağlanmıştır.

Matbaa: Matbaa aslında Gutenberg’in yaşadığı çağdan 6-7 yüzyıl önce biliniyordu, kullanılıyordu ve onunla sayısız kitap basılmıştı. Klasik Batı kaynaklarından yapılan aktarmalarla düzenlenmiş ansiklopedilerimize, ders kitaplarına bakarsanız, matbaa denebilecek ilk çalışmalar Çin’de başlatılmıştır. Onlardan binlerce yıl evvel, Mezopotamya kavimleri, aynı yolla hazırladıkları klişeleri yumuşak kile bastırıyor, bu kili sayfa biçiminde pişirip sertleştiriyorlardı. Çinlilerin tek üstünlüğü, kil tablet yerine kâğıt kullanmış olmalarıdır. Matbaa için gerekli çalışmaları yapan en önemli kişi Johann Gutenberg’dir. Gutenberg matbaanın mucidi olarak bilinir ve 1439 yılında bu buluşu yaşama geçirmiştir. Fakat Gutenberg biraz saf bir karaktere sahipti bu yüzden ilk basılan İncil bile Bay Gutenberg tarafından değil, aslında makinesine el koyan ortağının oğlu tarafından matbaaya verilmiştir.

Mürekkep: Kağıdın icadıyla paralel olarak kullanılmaya başlanan mürekkep, ilk olarak Çinliler tarafından bulunmuştur. MS 400’ de yaklaşık olarak bugün kullandığımız halini almıştır. Renk pigmentleri veya boyar maddelerin sıvıda çözündürülmesiyle elde edilen mürekkebin ilk dönemlerdeki hammaddesi ise yanmış çam odunu, kuzu yağı, eşek derisi jölesi ve miskti.

Para: Para, ilk kez MÖ 700’ de Lidya’ da malların alımı için kullanıldı. Yoğun olarak ticaretle uğraşan ve bir Anadolu uygarlığı olan Lidya’ da paranın ilk formu değerli maddeden oluşmaktaydı. Altın ya da gümüş, en çok kullanılan para hammaddesiydi. MÖ 700 yılına gelene kadar insanların ekonomik ilişkilerinde kullandıkları en yaygın metot “barter” yani değişim sistemiydi. Buğday almak isteyen, yerine eşit miktarda pirinç kullanabiliyordu.

15 Şubat 2014 Cumartesi

Kan Nedir? Kan Bağışı Nasıl Olur? Kimler Kan Verebilir?

kan-bagisiKan; damarlarımızda sürekli olarak dolaşan canlının temel yaşam kaynağıdır. Bir canlıda kan akışının durması hayatının sona ermesi anlamına gelmektedir. Yetişkin bir insanda ortalama 5-6 litre kan bulunmaktadır. Kanda yaklaşık %50-%60′ı plazma, %40-%50′sini hücre oluşturur. Kan hücreleri yan yana dizildiğinde 95.000 km uzunluğuna kavuşur ve bu da dünyanın etrafını iki kez çevrelemeye yetecektir. 4 çeşit kan grubu (A, B, AB, O) vardır. Rh pozitif ve Rh negatif gruba olarak ikiye ayrılır.

Akciğerden aldığı oksijeni dokulara ve dokularda üretilen karbondioksidi ak

14 Şubat 2014 Cuma

Soğan konusu elden nasıl gider

sogan-kokan-ellerden-kurtulmakyemeği yaptınız mis gibi pişiyo, oda ne ellerinizde soğan konusu var napıcaz  yaaaaa kurtulmanın en etkili yollarını isviçleri bilim adamları ile okey oynarken bulduk

Elektriğin İcadı, Transistörün İcadı, Lazerin İcadı, Mekanik Saatin İcadı, Mikroskobun İcadı

Elektrik: Elektron akışıyla enerjinin transfer edilmesi sonucu oluşan etkiye elektrik denir ve 1832 yılında icad edilmiştir. Elektrik, M.Ö. 600′lü yıllarda bilindiği, Antik Yunanistan‘da kürklere amber sürülerek elektrik elde edildiği yazılır. Amberleri kürklere o kadar çok sürerlermiş ki gözle görülen elektrik akımları bile oluşurmuş. Elektrik denince akla Edison’un gelmesi ise kendisinin başarılı bir halkla ilişkilerci olmasından kaynaklanıyormuş sadece. Yoksa buluşta katkısı olan daha pek çok bilim adamı var. Elektrikli sandalyeyi de maalesef Edison bulmuş. Laboratuvar ortamında elektriği ilk kez elde edebilenler ise aynı yıl ayrı ayrı çalışmalarla Michael Faraday ve Joseph Henry.

Transistör: Transistör, bir devreyi açıp kapayan, bir sinyali güçlendiren, farklı dirençteki devre parçalarını birbiriyle uyumlu hale getiren bir devre elemanıdır. 1947 yılında John Bardeen, Walter Brattain ve William Shockley’in yaptığı çalışmalar sonucunda bulunmuştur.Transistör tarihte elektrik ve elektronik cihazların gelişiminde çok büyük öneme sahiptir.

Lazer: “Light Amplification by the Stimulated Emission of Radiation” kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. İlk kez 1917 yılında Albert Einstein tarafından “hayal edilmiş”. 1954′te “maser” denilen lazerLazern öncüsü bir teknoloji bulunmuş. Bu teknolojilazerdeki “light” kelimesi yerine “microwave” kelimesinin koyulmuş halidir. Lazerden tek farkı görünmez olmasıymış. 1958′de “maser”in mucitleri Charles Townes ve Arthur Schawlow, görünür bir lazer üzerinde çalışmışlar ancak ilk optik lazer ışınını yaratan kişi Theodore Maiman olmuş. 1960 yılında da aynı bilimadamları tarafından günümüzde çok daha gelişmiş şekilleri kullanılan lazer bulunmuştur.

Mekanik Saat: 1577′de dakikayı gösteren ilk saat yapılmış. Jost Burgi’nin amacı, astronomların kullanacağı bir yardımcı üretmekmiş. 1656′da sarkaç icat edilmiş, bu da saatleri daha güvenilir hale getirmiş. Koluna saat takan ilk kişi ise Fransız matematikçi ve filozof Blaise Pascal. Yıllardan 1660. Saat kavramını standartlarına oturtan ise 1878′de Sir Sanford Fleming olmuş.

Mikroskop: Lensler ve büyüteçler, Antik Yunan uygarlığında bile biliniyormuş. Ancak onlar bu lensleri yapmayı değil, sadece ortası kenarlarından daha geniş kristallerin etkilerini biliyormuş. 1590′da iki gözlük imalatçısı Zaccharis Janssen ve oğlu Hans, bir tüpün içine dizdikleri lenslerin yakındaki bir cismi 10 kat yakına getirdiklerini fark etmiş. 1700′lü yılların başında Anton van Leeuwenhoek, 270 kat büyüten bir mikroskop yapmış ve olaylar gelişmiş

2014 Estetik Trendleri

2014-estetik-trendleriModa trendleri sadece yeni koleksiyonlara değil aynı zamanda plastik cerrahların neşterlerine de yön veriyor. Eskiden güzel bulunan bugün sıradan kabul edilirken yeni güzellik anlayışı da trendlere uyuyor.

13 Şubat 2014 Perşembe

Bilim Erkek Kısırlığı İçin Birleşti

bilim-erkek-kisirligi-icin-birlestiBilim bebek oluşturabilecek en doğru spermi belirlemek, onu diğerlerinden izole etmek için birleşti. Matematiksel ve kimyasal verilerin ışığında bilgisayarda modelleme yapılarak kanallarda yüzen spermler arasından en doğru spermin seçilmesi hedefliyor.

12 Şubat 2014 Çarşamba

Parfümün İcadı, Sabunun İcadı, Kol Saatinin İcadı, Termosun İcadı, Ütünün İcadı

Parfüm: Parfüm olmadan önce eski zamanlarda kokulu tütsü ve yağlar büyücülerin, sihirbazların ve din adamlarının güçlerini simgelerdi. Fakat orta Çağ hastalıklarından korunmak için insanlar temizliğin önemini anlayınca, sabun ve koku kullanmaya başladılar ve bu hızla yaygınlaşmaya başladı. 1390′da sedir ağacı, biberiye, terebentin ve alkolden üretilen ünlü “Macar kolonyası” doğdu. Rönesans döneminde ise koku kullanımı çılgınlığa dönüştü ve zenginliğin simgesi halini aldı. Yelpazeler, peruklar, mücevherler. biblolar, elbiseler her şey parfümlenmeye başladı. Aynı dönemlerde Osmanlı İmparatorluğu da bu gelişmelerden etkilendi. Haremdeki gözdeler de padişahın huzuruna çıkmadan önce vücutlarını zencefil ve hoş kokulu otlarla ovuyorlardı. Eski Mısır’da da parfüm kullanımı zenginliğin bir simgesi haline gelmişti. Zenginlerin mumyalarına öteki yaşamında hoşluk olsun diye türlü kokular katıldı. Eski Yunan’da da savaş kahramanlarının adeleleri ‘kafuru’ ile ısıtılıyordu. Kadınlar da vücutlarını aromatik esanslarla ovuyorlardı. Kokularla haşır neşir olunan Roma İmparatorluğu döneminde ise koku kullanımı oldukça yaygındı ve “Per fumum” sözcüğü tüm kokuları ifade ediyordu.

Sabun: Geçmişi M.Ö. altı binlere kadar uzanan sabun kullanımı, zamanla günlük yaşantımızın önemli bir parçası haline geldi. Fenikeliler sabunu bulana kadar, kül ve kil geleneksel temizlik aracı olarak kullanıyordu. M.Ö. 600′de bulunan ve kullanımı ortaçağda genişleyen sabun, tarih içinde kimi zaman değerli bir değiş tokuş aracı olarak kimi zamansa ilaç olarak kullanıldı. Geçmişte Fenikeliler ile Galyalılar arasında önemli bir takas aracı olansabun, Roma döneminde, kadınların en gözde temizlik aracı haline geldi.

Kol Saati: Fransa’da yaşayan Brezilyalı pilot Alberto Santos’un en büyük tutkusu uçmaktı. Ancak saatle ilgili önemli bir sorunu vardı. O zamanlarda herkes köstekli saat kullanıyordu ve bu yüzden hem iki eliyle uçağı kullanıp hem de cebinden çıkarması gereken saatine bakamıyordu. Havadayken de zamanı öğrenebilmek için arkadaşı Louis Cartier’den yardım istedi. Cartier 1904 yılında saat yapımcısı Edmond Jaeger’in yardımıyla ilk kol saatini hazırladı. 1906 yılında Santos yeni bir rekor kırdığından emin olmak için uçağından çıkarken saatine bakınca bunu gören kalabalık bu garip saati beğendi ve bir anda Cartier’ye yeni saat siparişleri yağdı.

Termos: Vakumlu yani havasız ortamın izolasyon özelliği, 1643 yılından, Toricelli’nin bugünkü termometrelerin atası olan civalı barometreyi icadından beri biliniyordu. Ne var ki yaratılan vakumu muhafaza edebilecek, aynı zamanda da ısıyı iletmeyecek lastik türü malzemelerden o zamanlar kimsenin haberi yoktu. Termos başlangıçta kahve veya soğuk suyun sıcaklığını muhafaza etmek için değil, bir laboratuar aleti olarak sıvı ve gazları muhafaza etmek amacı ile tasarlandı. İngiliz fizikçi Sir James Dewar, 1890′lı yıllardaki bu buluşunun patentini hiç bir zaman almadı ve bilimsel kuruluşlara bağışladı. Termosun çalışma prensibi çok basittir; vakumlu bir ortamda hava molekülleri de olmadığından ısı ilet ilemez. Cismin ısısı başlangıçta ne ise o halde kalır. İçerden dışarıya, dışardan içeriye ısı geçişi olmaz. Termosun içine kahve konulursa ısısı dışarı kaçamayacağı için kahve sıcak kalır, soğuk su koyarsanız dışarıdan içeriye ısı giremeyeceği için su ısınmaz, soğukluğunu muhafaza eder. Dewar’ın Alman asistanı Reinhold Burger bu cihazdaki ticari geleceği iyi gördü ve 1903′de Almanya’da patentini aldı. Hatta ismi için ödüllü bir yarışma dahi açtı. Kazanan isim Yunanca ‘ısı’ anlamına gelen ‘Thermos” oldu.

Ütü: İnsanlar giysilerindeki kırışıklıkları düzeltebilmek için uzun uğraşlar vermişlerdir. Bu uğraşılar sonunda değişik yöntemler bulmuşlardır. Başlarda odun, cam , mermer gibi aletlerle beraber taşların ısıtılıp giysilerin üzerinde gezdirilmesi ile ütünün temelleri atılmaya başlandı. Ocaklarda ısıtılarak kullanılan ütüler zamanla kor ve kömür ile ısıtılan içi oyuk ütü şeklini aldı. İlk sapı olan bir demir parça ile ütüleme işleminin yapılması 17. yüzyılda gerçekleşmiştir. 19. yüzyılda ise ocak ya da sobaların ısıtıcı olarak kullanılması standart hale gelmiştir. Henry W. Seely (ABD) ilk defa ütünün taban kısmını ısıtmak için elektrik kullandı ve 1882 de elektrikli ütüyü icat etmiş oldu. Ütü iki karbon tabaka arasında oluşan elektrikarkının oluşturduğu yüksek direnç ve oluşan enerji ile ısınıyordu.

11 Şubat 2014 Salı

Aspirinin Bulunuşu, İcadı

Aspirin tablets close upHer geçen gün bir hastalığa daha deva olduğu söylenen aspirinin geçmişini hiç merak ettiniz mi?

1829 yılında bilim adamlarının söğüt ağacının yaprağında bulunan ”salisin” maddesinin içeriğinde ağrı kesici özellik barındırdığını keşfetmelerinin ardından üzerinde yapılan çeşitli çalışmalar sonucu aspirin ilk olarak 1853′de Carl GERHARDT tarafından bulundu. Kimyasal adı ”asetilsalisilik asit” olan aspirinin tıbbi özelliklerini üzerinde çalışarak Heinrich DRESSER tarafından keşfedildi. Kimyasal üretimde yaklaşık olarak 110 yıllık bir geçmişe sahip olan aspirin, alternatif tıp alanından bakılacak olursa çok eski çağlardan beri söğüt ağacının kabuk ve yapraklarının kayanatılarak ağrı kesici olarak kullanılması neredeyse 3500 yıllık bir geçmişe sahip…

Kondansatör Nedir? Nasıl Çalışır?

kondansatorEn kısa tanım olarak karşılıklı duran iki iletkene denir.Bu iki iletken arasında bir yalıtkan madde bulunur.Bu yalıtkan madde hava ,mika ,seramik ,yağ ,mumlu kağıt gibi maddelerden yapılmıştır.

Genel olarak “C” harfi ile sembollendirilir. Birimi ise ” F ” Farad’ tır.Aşağıdaki gibi çeşitli sembollerle gösterilir.
Alternatif akım (AC) ve Doğru akım (DC) devrelerinde gerilim depolamada ,güç katsayısı yükselmek için (daha çok fabrikalarda motorların çok olduğu yerlerde) ,rezonans halinde ve süzgeç devrelerinde(Adap- tör ve güç kaynaklarında tam DC elde etmek için) kullanılır.

Kondansatör Çeşitleri
1. Elektrolitik (Kutuplu) kondansatörler ,
2. Mercimek tipi (Kutupsuz yani + ve – farketmez) kondansatörler ,
3. Trimmer (Ayarlı) kondansatörler ,
4. Varyabl ( Daha çok radyolarda frekans ayarında kullanılır) kondansatörler ,
olarak 4 grupta toplayabiliriz.Fakat bazen yapıldıkları dielektrik maddesine göre de isim alırlar.Mesela yağlı ,polyesterli ,havalı ,kağıtlı kondansatör gibi.

Kondansatörlerin Bağlantı Şekilleri
1. Seri Bağlantı : Bu bağlantıda kondansatörler birer ucundan birbirine eklenmiştir.Her kondansatörde
farklı gerilim düşer. Toplam kapasite (CT) ise kondansatörlerin bire bölümlerinin toplamına eşittir. Toplam direnç (RT) ise dirençlerin cebirsel toplamına eşittir.
2. Paralel Bağlantı : Bu bağlantıda kondansatörlerin uçları birbirine bağlanmıştır. Her kondansatörde aynı gerilim düşer. Toplam kapasite (CT) ise kondansatörlerin cebirsel toplamına eşiKondansatörrışık BağlantKondansatörlantıda kondansatörler seri ve paralel olarak bağlanmıştır.Toplam kapasite (CT) ise seri kondansatörlerin paralele çevrilip ( önce seri kolların toplam kapasitesini bularak ) , parakondansatörlerin cebirsel toplamına eşittir.

Kapasite; iletkenin yükünün ( Q-Kulon ) uygulanan potansiyel farkına ( U-Volt ) oranıdır ve ” C ” ile gösterilir.
Kondansatörlerin Direnci

Kondansatörler AC gerilime az ,DC gerilime çok direnç gösterir.Bu direnç şöyle hesaplanır;

Bu formülde değişik olarak ” F ” frekans birimi Herz (saykıl / saniye ) olarak bulunur.

10 Şubat 2014 Pazartesi

Periskop Nedir?

periskopPeriskop kavramı; toplumda pek fazla bilinirliliği olmayan bir kavram olsa da, aslında çoğu kişinin fikir sahibi olduğu bir alettir. Öyle ki periskop, deniz altılarında kullanılan ve de denizin altından deniz yüzeyindeki cisimlerigörmek için kullanılan bir nevi dürbündür.Periskopların çalışma prensiplerine göz atıldığında, bu nesnelerin çalışma prensiplerinin oldukça basit bir şekilde dizayn edildiği görülmektedir.

Akıllı Saat Pazarı ve Casio

casio-saatSaat sektörünün en ileri gelen markası olan Casio saat Türkiye’de en çok tercih edilen saat modellerini üretmeye devam ediyor. Son dönemlerin teknoloji ve saat sektörünün ortak paydası olmayı başaran ürünü akıllı kol saatleri özellikle Casio adı altında piyasaya sunulduğundan beri insanlar için farklı bir anlam ifade ediyor. Giyilebilir teknoloji ürünleri özellikle 2 yıl içerisinden bir hayli arttı. Bunun en büyük nedenlerinden biri sanılanın aksine insanların ihtiyaçları gereği değil aslında dünya devi markaların birbirleri ile olan rekabetleri sonucu böyle bir artış söz konusu olmaktadır. Tabi bu ürünlerde artış olması en çok yine insanlara ve teknoloji sevenlerin işine geliyor. Casio akıllı saatler henüz 2012 yılında iken meraklıları ile buluşmuştu. Zamanla çeşitli gelişmeler ve yenilikler yapılmıştı. Ancak Sony, Qualcomm, Samsung gibi markaların henüz yeni ürettiği akıllı saatler özellik olarak Casio’dan bir adım daha önce olmayı başardılar.


Söz konusu giyilebilir teknoloji olduğu için sektörün dışındaki firmalardan da çeşitli ataklar yapılıyor. Örneğin; Nissan markası otomobil pazarının en dikkat çeken ve tercih edilen firması olmasına karşın geçtiğimiz günler yapılan bir fuar ile birlikte akıllı saatlerini piyasaya sunacaklarının haberini verdi. Durum teknoloji ve kol saat olduğunda ise Casio’nun daha ne kadar sessiz kalabileceği ise gerçekten merak konusu oluyor. Casio saat dünyasının en yenilikçi ve uygun fiyatlar dahilinde satış yapan firmasıdır. Söz konusu giyilebilir teknoloji olarak adlandırılıyor olsa dahi aslında yine de kol saati üretiliyor. Ancak üretilen kol saatleri geçmiş zamandaki alışılmış kol saatlerinden biraz farklı olarak daha işlevsel özellikleri ve fonksiyonları bulunuyor. Örneğin; Nissan’ın piyasaya sunacağı saat modellerinin arabalara ait yol ve sürüş bilgisi vereceği söyleniyor. Bu diğer kol saatlerinde olmayan veya sonradan eklenebilecek bir özellik olarak kabul edilebilir.


Casio akıllı kol saatleri ise yenilikçi anlayışını yeni modelleri ile birlikte saat severlerin tekrar hizmetine sunacak gibi görünüyor. Zamanın her zaman ilerisinde olmayı kurulduğu ilk günden bu yana başarabilen Casio, dijital saat modellerinin yanı sıra F91-W modelleri ile saat sektörünün kol saat modelleri arasında efsane modelini de üretmeyi başarmıştır. Akıllı saatlerin revaçta olduğu gözle görülür bir şekilde ortada. Durum böyle olunca Casio gibi kaliteli markaların satış rakamlarında başarıya ulaşması bir hayli kolay oluyor. Küçük çaplı firmaların ürettiği modellerde yeterli özellik ve beklentileri karşılayamaması dünya devi markaların işine gelerek kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar. Teknoloji dünyasında akıllı saat pazarına yatırımların farklı markalar tarafından yapılacağı da söyleniyor.

Kablosuz İletişim Nasıl Başladı?

wireless2Kablosuz iletişim yani wireless sistemleri, iki farklı nokta arasında arada herhangi bir kablo olmadan veri transferinin sağlanması şeklinde kısaca açıklanabilir.

Bilinen ilk kablosuz iletişim olan ”sesle iletişim”, ormandaki canlıların birbirleri ile iletişimi, dumanla haberleşme gibi örnekler vermek yanlış olmaz. En eski elektromanyetik wireless sistemi, dumanla haberleşmeyi baz alan bir yapıdır. Beynin bilgiyi Wirelessiçin, gözün dumanla oluşan sinyalleri algılaması gerekir. Wireless sisteminde de aynen dumanla haberleşmede olduğu gibi havada yayınlanan elektromanyetik dalgaları algılayan antenler veriyi; TV, radyo gibi cihazlara aktarır.

Bildiğimiz kadarıyla wireless iletişimi, Maxwell ve Hertz’in elektromanyetik dalgalar hakkındaki çalışmalarıyla başlamış olsa da, bu noktada asır çığır açan çalışma Tesla’’nın bu dalgalar üzerinden nasıl veri iletildiğini göstermesiyle olmuştur. 1898 yılında Marconi bir gemiden sahille haberleşmesiyle ilk radyo resmen doğmuş oldu. Tesla bu çalışmayı ilk başlatan kişi oldu fakat Markoni bu çalışmayı halka daya yararlı bir hale getirdi ve 1909 da Nobel ödülüne layık görüldü. İlerleyen yıllarda radyo (daha sonra televizyon) bütün dünyaya yayıldı. Halk arasında radyo ve televizyon için “kablosuz iletişim” terimini kullanmayız fakat bilimsel anlamda öyleler.

Teknoloji geliştikçe araba radyolarını örnek verecek olursak, hareketli iletişimde oluşturulmuştur. Bir çok araştırma, eğlence yayınlarının yapılmasına olanak sağladı. 1930 sonlarına doğru geniş bir wireless veri transfer ağı yer aldı.

9 Şubat 2014 Pazar

Replika Ürün Nedir? Nasıl Anlaşılır?

replika-telefonReplika ürünler, özellikle son 1 yıldır neredeyse tüm internet sitelerinde, sıkça rastlar olduğumuz ürünler haline gelmiştir. Bir çok bilinen mağazada satış fiyatlarının belli olduğu bu ürünleri, bu tür sitelerde çok çok daha düşük fiyatlarda satın alabileceğiniz söylenmiş, ve ardından da eklenmiştir; “Ürünümüz 1. sınıf replikadır” diye. Peki nedir bu çok düşük fiyatlarla orjinal ürünün aynısıymış gibi gösterilen replika ürünler?

Replika, sözlük anlamında bir şeyin birebir kopyası anlamına gelmektedir. Buradan da anlaşılacağı üzere replika ürün de orjinal bir ürünün özellikle görsellik olarak aynısının yapılmasıdır. Burada görsellik sözü çok önemlidir çünkü replika ürünlerin en önemli özelliği orjinallerine çok fazla benzemesidir. Bazen de orjinalinden ayırt edilemeyecek şekilde yapılırlar. Basit bir örnekle açıklayacak olursak, orjinal bir telefon ile replika bir telefonu dışarıdan bakıldığında ayırt edebilmek neredeyse imkansızdır. Orjinal telefonda kullanılan malzemeler daha kaliteli olmakla beraber, replika ürünlerde bu kalite oldukça düşmektedir. Replika ürünler için daha anlaşılır olması amacıyla sahte veya imitasyon sözlerini de kullanabiliriz. Bazı ülkeler replika ürünler de o kadar ilerlemişlerdir ki internetten orjinal zannederek sipariş ettiğiniz bir ürünün replika olduğu anlayamıyorsunuz. Peki replika ürünleri ayırt etmenin yolları nelerdir bunları inceleyelim.

İlk olarak; ağırlık faktörünü söyleyebiliriz. Orjinal ürün ile replika ürün arasında mutlaka ağırlık farkı vardır. Bu fark elinize aldığınızda hissedebileceğiniz kadar ya da sadece hassas terazilerde ortaya çıkacak bir fark da olabilir. Replika bir ürünü orjinalini satan bir mağazaya götürüp ağırlıklarını kıyaslarsanız; aralarında ki farkı göreceksiniz. Bunun sebebi replikasyon ürünün yapımıyla orjinal ürünün yapımında kullanılan malzemelerin birbirinden farklı olmasıdır.

replika-parfümİkinci olarak; renk faktörünü sayabiliriz. Örneğin orjinal bir levis pantolon ile bunun sahtesi olan bir levis pantolon arasında gözle görebileceğiniz bir renk farklı olmaktadır. Bunun yanında bir çok orjinal tekstil ürününde, ürünün bir tarafında hologram kullanılırken replika ürünlerde bu hologramlar kullanılmaz ya da hologram çok basit ve kalitesiz bir şekilde yapılır.

Üçüncü  olarak; fiyat, ürünlerde ilk gözümüze çarpan olaydır. Örneğin orjinal mağazasında 1000 liraya satılan bir ürünü internette araştırdığınızda bu fiyatın bazı sitelerde 150 – 200 liraya kadar düştüğünü görebilirsiniz. Resimlerine baktığınızda orjinal gibi duran bu ürünlerin fiyatı sizi yanıltmasın. Hiç bir orjinal ürünün fiyatı bu denli düşmez. Tabi outlet mağazalarını ve yurtdışından orjinal ürünü düşük bir fiyatta getirip Türkiye’ de satan insanları gözardı edersek.

Dördüncü olarak; online mağazaların etkisini sayabiliriz. Eğer bir ürünü online mağazadan alacaksanız mutlaka güvenilir bir mağazadan almaya özen gösterin. Çünkü büyük online mağazalar müşteri hakları ve memnuniyeti konusunda çalışmalar yapmaktadır. Beğenmediğiniz veya sorun çıkan bir ürünü bilininen online mağazalarda değiştirme ve para iadesi gibi haklarınız var iken bazı online mağazalarında hiç bir hakkınız bulunmamaktadır.Son olarak da ürünün garanti belgesi ve faturasına değinebiliriz. Replika ürünlerin genelinde garanti belgesi ve kullanım kılavuzu fotokopi şeklinde gelmektedir. Tabi bazı firmalar bu olayı da çözmüş durumdadır. Bunların haricinde fatura, bir ürünün olmazsa olmazıdır. Eğer bilerek replika olarak aldığınız bir ürün dahi olsa elinizde fatura olması sizin ileride yaşayabileceğiniz bir sıkıntı olasılığına karşı hakkınızı aramanızda yardımcı olacaktır.

Cilt lekelerinden kurtulmanın 7 yolu!

cilt-lekelerinden-kurtulmanin-7-yoluEstetik uzmanları, kremlerin, serumların ve dermo kozmetik ürünlerin cilt lekeleri üzerindeki etkisini anlattı;

Leke problemlerinden şikayetçiyseniz bakım yapmanın tam zamanı, çünkü en iyi sonucu alacağınız mevsim kış.

8 Şubat 2014 Cumartesi

İndüksiyonlu Ocak Nedir? Nasıl Çalışır?

indüksiyonlu ocakÜzerine konan tencereyi ısıtan ama elinizi yakmayan bir ocak hayal edin. Bu yazıda tüm artı ve eksileriyle indüksiyonlu ocaklar anlatılmaktadır. Pişirme işlemi teknik olarak yiyeceğe ısı eklenmesidir.Bunu yapmak için klasik olarak bir ısı kaynağının üzerine bir kap (tencere veya tava gibi) konulur. Isı kaynağı bu kabı ısıtır. Isınan kapta içerisindeki yiyeceğe ısı vererek pişirir.

İndüksiyonlu ocaklar, üçüncü nesil mutfak pişirici sistemleridir. Sistemin hızlı çalışmasının sebebi, ocağın kendisinin değil, üzerine konulan kabın ısı kaynağına dönüşmesidir. Yani indüksiyonlu ocağın yüzeyi ısınmaz; üzerlerindeki kap ısınır. Bu sayede ocağın kendisinin elinizi yakma riski yoktur.